Monolitik Mimarinin Gücü ve Sınırları: Mikroservislere Geçişin İlk Adımı

Monolitik Mimarinin Gücü ve Sınırları: Mikroservislere Geçişin İlk Adımı

Yazılım geliştirme dünyasında mimari seçimleri, projelerin başarısı için kritik bir öneme sahiptir. Günümüzde birçok ekip mikroservis mimarisine yönelse de, monolitik mimari hala güçlü bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle hızlı başlangıçlar, basitlik ve düşük karmaşıklık arayan projeler için monolitik mimari vazgeçilmez bir çözüm sunar. Bu yazıda, monolitik mimarinin avantajlarını, dezavantajlarını ve doğru kullanıldığı durumları ele alırken, katmanlı mimarinin (N-Layer Architecture) monolitik yapılardaki önemini de inceleyeceğiz. Ayrıca, KISS, DRY ve YAGNI gibi tasarım prensipleri ile daha etkili bir yapı oluşturmanın yollarını keşfedeceğiz. Monolitik mimarinin günümüzde neden hâlâ önemli bir seçenek olduğunu ve hangi durumlarda tercih edilmesi gerektiğini bu blog yazısında detaylı bir şekilde ele alacağız.

Monolitik Mimari Nedir?

Monolitik mimari, geleneksel yazılım geliştirme süreçlerinde en sık tercih edilen mimari yaklaşımlardan biridir. Bu mimaride, bir uygulamanın tüm bileşenleri tek bir kod tabanında toplanır ve tek bir bütün olarak çalışır. Kullanıcı arayüzünden iş mantığına, veri tabanı erişiminden üçüncü taraf entegrasyonlara kadar tüm bileşenler aynı proje içinde yer alır.

Bu yaklaşım, özellikle projelerin başlangıç aşamasında hızlı geliştirme ve yönetim kolaylığı sağlar. Günümüzde birçok legacy proje, monolitik mimari ile geliştirilmiş ve uzun yıllardır bu yapı üzerinde kullanıcılarına hizmet vermektedir. Monolitik mimari, ilk bakışta basitliği ve sadeliği ile öne çıkarken, büyük ölçekli projelerde yönetim ve ölçeklenebilirlik açısından bazı zorluklar yaratabilir.

Monolitik mimarinin önemli bir özelliği, tüm iş kurallarının, veri işlemlerinin ve kullanıcı arayüzlerinin tek bir yerde toplanmasıdır. Bu, başlangıçta hızlı bir geliştirme süreci sağlasa da, proje büyüdükçe karmaşıklığın artmasına neden olabilir. Ancak doğru tasarım prensipleri uygulandığında, monolitik mimari hala etkili ve sürdürülebilir bir çözüm sunabilir.

Monolitik Mimarinin Avantajları

Monolitik mimari, yazılım projelerinde basitlik ve hızlı ilerleme sağlayan birçok avantaja sahiptir. Bu avantajlar, özellikle küçük ekipler veya sınırlı kaynaklarla çalışan projelerde oldukça cazip hale gelir. Monolitik mimarinin sunduğu temel avantajlar bahsedecek olursak:

  1. Hızlı Başlangıç ve Geliştirme
    Monolitik mimaride tüm bileşenler tek bir projede toplandığı için yeni bir projeye başlamak son derece kolaydır. Geliştiriciler, farklı servisler veya sistemler arasında iletişim kurma gereksinimi olmadan çalışabilir, bu da geliştirme sürecini hızlandırır.

  2. Kolay Debug ve Test Süreçleri
    Monolitik mimaride, uygulamanın tüm bileşenlerinin tek bir kod tabanında bulunması sayesinde hata ayıklama ve test süreçlerini kolaylaştırır. Tek bir ortamda çalışan sistemde, hataların kaynağını bulmak ve çözmek daha az zaman alır.

  3. Basit ve Etkili Deployment Süreçleri
    Monolitik mimaride uygulama, tek bir birim olarak deploy edilir. Mikroservislerdeki gibi bağımsız servislerin uyumunu sağlama veya farklı sürümleri yönetme zorunluluğu yoktur. Bu, deployment süreçlerini daha sade ve yönetilebilir hale getirir.

  4. Dikey Ölçeklenebilirlik
    Monolitik mimaride, donanım gücünü artırarak dikey olarak (scale up, vertical scaling) ölçeklenebilir. Daha güçlü bir sunucuya geçiş yapmak, genellikle performansı artırmak için yeterli olur. Bu, özellikle düşük ve orta trafik seviyelerine sahip projeler için ideal bir çözümdür.

  5. Birlikte Çalışabilirlik
    Tüm bileşenler aynı kod tabanında olduğu için, bileşenler arası entegrasyon son derece kolaydır. Geliştiriciler, herhangi bir servis arası iletişim protokolü veya API tasarımı ile uğraşmak zorunda kalmaz.

  6. Eğitim ve Yeni Katılanlar İçin Kolaylık
    Yeni bir ekip üyesinin projeye adapte olması, monolitik mimarilerde genellikle daha kolaydır. Tüm kod tabanının bir yerde bulunması, yeni katılan birinin projeyi anlamasını ve katkıda bulunmasını hızlandırır.

Monolitik Mimarinin Dezavantajları

Her ne kadar monolitik mimari basitliği ve hızlı başlangıç avantajları sunsa da, büyük ve karmaşık projelerde bazı sınırlamalar ve zorluklar ortaya çıkabilir. İşte monolitik mimarinin dezavantajları:

  1. Yönetim Zorlukları
    Proje büyüdükçe, kod tabanının karmaşıklığı artar. Bu durum, özellikle büyük ekiplerde çalışırken kodun yönetimini zorlaştırabilir. Herhangi bir değişiklik, tüm sistem üzerinde geniş çaplı etkiler yaratabilir.

  2. Yeni Özellikler Eklemek Zorlaşır
    Kod tabanı büyüdükçe ve bağımlılıklar arttıkça, yeni bir özellik eklemek zaman alıcı ve karmaşık bir hal alabilir. Kodun bir bölgesinde yapılan değişiklikler, beklenmedik bir şekilde diğer bölgelere etki edebilir.

  3. Teknoloji Bağımlılığı
    Monolitik mimariler genellikle belirli bir programlama dili veya framework ile geliştirilir. Bu durum, yeni teknolojileri entegre etmeyi zorlaştırır. Örneğin, bir projeyi tamamen farklı bir dil veya framework'e geçirmek neredeyse imkansız olabilir.

  4. Ölçeklenebilirlik Sorunları
    Monolitik mimariler dikey olarak ölçeklenebilir olsa da, bu yöntem yüksek trafik seviyelerinde yetersiz kalabilir. Yatay ölçekleme (Scale out, Horizontal Scaling) ise monolitik yapılarda oldukça karmaşıktır ve verimsizdir. Eğer yapı stateful bir yapıya sahipse, yatay ölçekleme neredeyse imkansız hale gelebilir.

  5. Tek Nokta Arızası (Single Point of Failure)
    Monolitik mimariye sahip bir uygulamada herhangi bir bileşende meydana gelen bir hata, tüm sistemin çökmesine neden olabilir. Mikroservis mimarisinde ise bu tür sorunlar genellikle sadece ilgili servisi etkiler.

  6. Deployment Süreçlerindeki Riskler
    Monolitik mimariye sahip bir uygulamada, küçük bir değişiklik bile tüm sistemin yeniden deploy edilmesini gerektirir. Bu, büyük projelerde zaman kaybına yol açabilir ve hata yapma riskini artırabilir.

  7. Ekiplerin Çalışma Şekline Uyumsuzluk
    Büyük ekiplerde, farklı özelliklerin aynı kod tabanında geliştirilmesi çakışmalara neden olabilir. Kod üzerinde aynı anda çalışan çok sayıda kişi, kod yönetimi sorunlarını ve entegrasyon zorluklarını beraberinde getirir.

Hangi Durumlarda Monolitik Mimari Kullanılabilir?

Monolitik mimari, her ne kadar büyük ve karmaşık projelerde bazı zorluklar ortaya çıkarsa da, belirli durumlarda hâlâ oldukça etkili bir mimari seçeneği olarak karşımıza çıkar. İşte monolitik mimarinin kullanılmasının uygun olduğu bazı senaryolar:

  1. Küçük Ekipler ve Projeler
    Küçük ölçekli projeler ve sınırlı sayıda geliştiriciden oluşan ekipler için monolitik mimari, geliştirme sürecini basitleştirir ve hızlandırır. Bu tür projelerde karmaşık mikroservis altyapılarına ihtiyaç duyulmaz.

  2. MVP (Minimum Viable Product) Geliştirme
    Yeni bir iş modeli veya ürün fikri test ediliyorsa, monolitik mimari hızlı bir başlangıç yapmak için mükemmel bir tercihtir. Ürün piyasaya çıktıktan ve doğrulandıktan sonra ihtiyaç duyulursa mikroservis mimarisine geçiş yapılabilir.

  3. Hızlı Pazara Çıkış (Time-to-Market) İhtiyacı
    Rekabetin yüksek olduğu sektörlerde, bir ürünün pazara hızlı bir şekilde çıkması gerekebilir. Monolitik mimari, geliştirme ve deployment süreçlerini hızlandırarak zaman kazandırır.

  4. Düşük Trafik ve Basit İşlevsellik
    Eğer bir uygulamanın kullanıcı kitlesi ve trafiği sınırlıysa, monolitik mimari teknik açıdan yeterli bir çözüm sunar. Bu tür projelerde, yatay ölçekleme gereksinimi olmadığı için monolitik yapı herhangi bir kısıtlama oluşturmaz.

  5. Ekipte Mikroservis Deneyiminin Eksikliği
    Mikroservis mimarisi, ekipte derin bir bilgi birikimi ve deneyim gerektirir. Eğer ekipte bu deneyim yoksa, monolitik mimariyle başlamak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Ekip, proje ilerledikçe mimari bilgi birikimini artırabilir.

  6. Yüksek Entegrasyon Gereksinimi Olmayan Projeler
    Bazı projeler, genellikle birbiriyle sıkı entegre çalışan modüllerden oluşur. Bu tür projelerde, mikroservislerin sağladığı esnekliğe ihtiyaç duyulmaz. Tüm sistemin tek bir kod tabanında yer aldığı monolitik mimari, bu tür projeler için uygundur.

  7. Kısa Süreli ve Deneysel Projeler
    Deneysel veya geçici olarak geliştirilen projelerde, mikroservis altyapısı kurmak zaman ve kaynak israfına neden olabilir. Monolitik mimari, bu tür projelerde hızlı bir şekilde sonuç almak için idealdir.

Monolitik Mimari ile Tasarım Prensipleri

Daha öncede bahsettiğimiz gibi monolitik mimari, tüm bileşenlerin tek bir yapı içinde toplandığı bir yazılım geliştirme yaklaşımıdır. Bu yapıda, tasarım prensiplerine uyum, büyüyen projelerde yönetilebilirliği korumak, kodun bakımını kolaylaştırmak ve uzun vadede sürdürülebilir bir sistem yaratmak için kritik bir öneme sahiptir.

Tasarım prensipleri, bir yazılım projesinde düzen, sadelik ve esneklik sağlamak için kullanılan rehberlerdir. Monolitik mimari gibi büyük ve sıkı bağlı yapılarda bu prensiplerin uygulanması, projenin karmaşıklığını azaltır ve uzun vadeli faydalar sağlar.

Aşağıda, monolitik mimariyle ilişkili olarak dört önemli tasarım prensibini ele alacağız:

  • KISS (Keep It Simple, Stupid)

  • DRY (Don't Repeat Yourself)

  • YAGNI (You Aren't Gonna Need It)

  • Separation of Concerns (SoC)

1. KISS (Keep It Simple, Stupid)

KISS (Keep It Simple, Stupid) prensibi, tasarım veya yazılım geliştirme süreçlerinde gereksiz karmaşıklıktan kaçınılması gerektiğini vurgulayan bir prensiptir. Amacı, sistemlerin veya yazılımların daha kolay anlaşılabilir, daha az hata barındıran ve daha kolay bakım yapılabilir olmasını sağlamaktır.

Monolitik mimarilerde, tüm bileşenler tek bir yerde toplandığı için karmaşıklık hızlı bir şekilde artabilir. KISS prensibi, kodu ve sistemi olabildiğince basit tutarak bu karmaşıklığı kontrol altında tutar.

Temel İlkeler:

  1. Basitlik Önemlidir: Karmaşık çözümler, daha fazla hata ve bakım zorluğu yaratır.

  2. Doğal Çözümler Tercih Edilmelidir: Sorunu çözmek için en az bileşene sahip en etkili çözüm seçilmelidir.

  3. Kodun ve Tasarımın Kolay Anlaşılabilir Olması: Ekip arkadaşları ve hatta gelecekteki siz için kolay okunabilir kod yazılmalıdır.

  4. Karmaşıklıktan Kaçın: Gereksiz özellik eklemeleri, gereksiz soyutlamalar ve aşırı mühendislikten uzak durulmalıdır.

Neden Önemlidir?

  • Daha hızlı geliştirme süreçleri sağlar.

  • Bakımı kolay bir sistem ortaya çıkarır.

  • Yeni ekip üyelerinin sisteme daha hızlı adapte olmasına yardımcı olur.

  • Karmaşık sistemlerdeki hataları çözmek için harcanan süreyi azaltır.

Örnek

Bu kod örneği, yalnızca dikdörtgen ve daire alanını hesaplamak gibi basit bir problem için gereksiz soyutlama ve aşırı mühendislik barındırmaktadır. Bu durum kodun hem anlaşılabilirliğini hem de bakımını zorlaştırmaktadır.

using System;

public abstract class Shape
{
    public abstract double Area();
}

public class Rectangle : Shape
{
    private double width;
    private double height;

    public Rectangle(double width, double height)
    {
        this.width = width;
        this.height = height;
    }

    public override double Area()
    {
        return width * height;
    }
}

public class Circle : Shape
{
    private double radius;

    public Circle(double radius)
    {
        this.radius = radius;
    }

    public override double Area()
    {
        return Math.PI * Math.Pow(radius, 2);
    }
}

public class ShapePrinter
{
    public void PrintArea(Shape shape)
    {
        if (shape is Rectangle)
        {
            Console.WriteLine($"Rectangle area: {shape.Area()}");
        }
        else if (shape is Circle)
        {
            Console.WriteLine($"Circle area: {shape.Area()}");
        }
        else
        {
            Console.WriteLine("Unknown shape");
        }
    }
}

public class Program
{
    public static void Main()
    {
        Shape rectangle = new Rectangle(5, 10);
        Shape circle = new Circle(7);

        ShapePrinter printer = new ShapePrinter();
        printer.PrintArea(rectangle);
        printer.PrintArea(circle);
    }
}

Aşağıdaki kod ise aynı problemi daha sade ve doğrudan bir şekilde çözer. Bu yaklaşım, hem daha hızlı bir şekilde anlaşılır hem de daha az kodla aynı sonucu üretir.

using System;

public class Program
{
    public static double RectangleArea(double width, double height)
    {
        return width * height;
    }

    public static double CircleArea(double radius)
    {
        return Math.PI * Math.Pow(radius, 2);
    }

    public static void Main()
    {
        double rectangleArea = RectangleArea(5, 10);
        double circleArea = CircleArea(7);

        Console.WriteLine($"Rectangle area: {rectangleArea}");
        Console.WriteLine($"Circle area: {circleArea}");
    }
}

Bu sade çözüm ile KISS prensibinin gereksiz soyutlamalardan ve karmaşıklıktan kaçınma ilkesini tam anlamıyla uygularız. Bu sayede kodun hem anlaşılabilirliği hem de bakımı kolaylaşır.

2. DRY (Don't Repeat Yourself)

DRY (Don't Repeat Yourself) prensibi, yazılım geliştirme süreçlerinde tekrar eden kodları önlemek ve kodun tekrar kullanılabilirliğini artırmayı amaçlayan bir tasarım ilkesidir. Bu prensip, bir bilgiyi veya işlevi kodda yalnızca bir kez tanımlamayı hedefler. DRY, yazılım projelerinde bakım ve genişletme sırasında karşılaşılabilecek hataları azaltarak, daha verimli bir geliştirme süreci sağlar.

Temel İlkeler:

  1. Tek Sorumluluk Alanı: Her bilgi veya işlev kodda yalnızca bir kez tanımlanmalıdır.

  2. Kodun Merkezi Olması: Aynı işlevi gerçekleştiren kod parçaları tek bir yerde toplanmalı ve gerektiğinde yeniden kullanılmalıdır.

  3. Kolay Bakım: Kodda değişiklik gerektiğinde, yalnızca bir yeri değiştirmek yeterli olmalıdır.

  4. Doğru soyutlama seviyesi bulun: Gereksiz yere her şeyi bir fonksiyona taşımak yerine, yalnızca tekrar eden işlevleri soyutlanmalıdır.

  5. Kodun anlaşılabilirliğini koruyun: DRY prensibini uygularken kodun okunabilirliğini azaltmaktan kaçınılmalıdır.

  6. İhtiyaç duydukça uygula (YAGNI): Henüz ihtiyaç olmayan soyutlamalar yapmaktan kaçınılmalıdır.

Neden Önemlidir?

  • Kodun Kolay Yönetimi: Aynı kodu farklı yerlerde değiştirmek yerine yalnızca bir yeri düzenlersiniz.

  • Daha Az Hata: Bir hatayı düzeltmek için yalnızca tek bir yere odaklanmak yeterlidir.

  • Yeniden Kullanılabilirlik: İşlevsellik tek bir yerde tanımlandığında, farklı projelerde veya kod bölümlerinde kolayca tekrar kullanılabilir.

  • Daha Az Karmaşıklık: Kodda tekrar eden bölümler olmadığında, kod daha temiz, anlaşılır ve yönetilebilir hale gelir.

Monolitik mimarilerde, kodun tekrar eden bölümleri projeler büyüdükçe karmaşıklığı artırır ve bakımı zorlaştırır. DRY prensibi, bu tekrarları azaltarak kodun sürdürülebilirliğini ve genişletilebilirliğini sağlar. Özellikle büyük ekiplerin çalıştığı projelerde, tekrar eden kod parçalarını ortadan kaldırarak ekipler arası uyumu artırır ve sürüm yönetimini kolaylaştırır.

Örnek

Bu kod örneği, üç farklı dikdörtgenin alanını hesaplamak için her bir dikdörtgenin boyutlarına özel ayrı hesaplama işlemleri yapılmış. Bu tekrar eden kod parçaları, hem okunabilirliği azaltmış hem de kodun bakımını zorlaştırmıştır. DRY prensibini ihlal eden bu tür yapılar, değişiklik gerektiğinde hatalara yol açabilir ve geliştirme sürecini karmaşık hale getirebilir.

using System;

public class Program
{
    public static void Main()
    {
        double length = 5;
        double width = 10;
        double area1 = length * width;
        Console.WriteLine($"Rectangle 1 area: {area1}");

        double length2 = 7;
        double width2 = 3;
        double area2 = length2 * width2;
        Console.WriteLine($"Rectangle 2 area: {area2}");

        double length3 = 6;
        double width3 = 8;
        double area3 = length3 * width3;
        Console.WriteLine($"Rectangle 3 area: {area3}");
    }
}

Çözüm olarak, tekrar eden kod parçalarını tek bir fonksiyona taşıyarak, DRY prensibine uygun bir yapı elde edebiliriz. Aşağıdaki örnekte CalculateRectangleArea adında bir metod tanımlanmış ve tüm alan hesaplamaları bu metod üzerinden gerçekleştirilmiştir. Bu yaklaşım sayesinde, kod daha temiz, modüler ve sürdürülebilir hale gelmiştir. Artık alan hesaplama mantığında bir değişiklik gerektiğinde, yalnızca bu metod üzerinde çalışmak yeterli olacaktır. Ayrıca, metodu tekrar kullanarak kodun farklı bölümlerinde de aynı işlemleri kolaylıkla gerçekleştirebiliriz.

using System;

public class Program
{
    public static double CalculateRectangleArea(double length, double width)
    {
        return length * width;
    }

    public static void Main()
    {
        double area1 = CalculateRectangleArea(5, 10);
        Console.WriteLine($"Rectangle 1 area: {area1}");

        double area2 = CalculateRectangleArea(7, 3);
        Console.WriteLine($"Rectangle 2 area: {area2}");

        double area3 = CalculateRectangleArea(6, 8);
        Console.WriteLine($"Rectangle 3 area: {area3}");
    }
}

DRY prensibinin uygulanmasıyla elde edilen bu sadeleştirilmiş yapı, hem hata yapma olasılığını azaltır hem de uzun vadede bakım ve genişletme maliyetlerini düşürür.

3. YAGNI (You Aren't Gonna Need It)

YAGNI (You Aren’t Gonna Need It), yazılım geliştirme süreçlerinde gereksiz özelliklerin veya işlevlerin önceden eklenmemesi gerektiğini savunan bir prensiptir. Genellikle Agile yöntemlerinde kullanılan bu prensip, şunu vurgular:

"Şu anda ihtiyaç duyulmayan bir özellik için kod yazmayın. İhtiyaç doğduğunda ekleyin."

Bu yaklaşım, aşırı mühendislik ve gereksiz karmaşıklığın önüne geçmeyi hedefler. YAGNI, KISS (Keep It Simple, Stupid) prensibiyle uyumlu olarak çalışır ve MVP (Minimum Viable Product) yaklaşımını destekler.

Temel İlkeler:

  1. Mevcut İhtiyaca Odaklanın: Yalnızca şu anda gerekli olan özellik veya işlevleri geliştirilmelidir. Gelecekte gerekebilecek özellikler için zaman harcanmamalıdır.

  2. Agile Yöntemleri Benimseyin: Yazılım iteratif bir şekilde geliştirilmeli ve yalnızca gerçekten ihtiyaç duyulduğunda yeni özellikler eklenmelidir.

  3. Aşırı Mühendislikten Kaçının: Henüz kullanılmayacak soyutlamalar veya işlevler eklemekten kaçınılmalıdır.

  4. Kodun Basitliğini Koruyun: Geliştirme sürecinde kodun anlaşılabilirliğini artırmaya öncelik verilmelidir.

  5. İhtiyaca Göre Geliştirme: Gelecekteki belirsiz ihtiyaçları tahmin etmek yerine, mevcut gereksinimlere odaklanarak kaynakları verimli kullanılmalıdır.

Neden Önemlidir?

  • Gereksiz Çaba ve Kaynak İsrafını Önler: Şu anda kullanılmayacak bir özellik için zaman ve enerji harcanmaz.

  • Kodun Karmaşıklığını Azaltır: Gereksiz işlevler ve soyutlamalar kodun anlaşılabilirliğini zorlaştırır. YAGNI, yalnızca gerekli olanı geliştirerek bu karmaşıklığı ortadan kaldırır.

  • Hataları Azaltır: Kullanılmayan veya nadiren kullanılan özellikler genellikle hatalara sebep olur. Bu özelliklerin eklenmemesi, yazılımın daha kararlı olmasını sağlar.

  • Zaman ve Kaynak Tasarrufu Sağlar: Geliştirme süresi kısalır ve ekip kaynakları daha verimli bir şekilde kullanılır.

  • MVP ve Agile Yaklaşımlarını Destekler: Ürünü hızlı bir şekilde piyasaya sürmek ve kullanıcıdan geri bildirim almak için yalnızca temel özelliklerin geliştirilmesi gerektiğini vurgular.

Monolitik mimarilerde, gelecekteki potansiyel ihtiyaçları karşılamak adına eklenen gereksiz işlevler ve özellikler, kodun karmaşıklığını artırır ve geliştirme sürecini uzatır. Bu durum, bakım süreçlerini de zorlaştırır. YAGNI prensibi, monolitik yapılarda yalnızca mevcut ihtiyaçlara odaklanarak bu sorunların önüne geçer. Özellikle MVP geliştirme aşamasında, YAGNI sayesinde kodun basitliği korunur ve uygulamanın daha hızlı bir şekilde kullanıma sunulması sağlanır.

Örnek

Bu örnekte, yalnızca ABD kullanıcılarına satış yapılan bir alışveriş uygulamasında, gelecekte Avrupa ülkelerine genişleme planlanarak şimdiden döviz dönüşümü gibi özellikler kodlanmıştır. Bu, YAGNI prensibini ihlal eder çünkü şu anda bu özellikler ihtiyaç değildir. Bu yaklaşım:

  • Kodun karmaşıklığını gereksiz yere artırır.

  • Kullanılmayan özelliklerin bakımını zorlaştırır.

  • Gelecekte yapılacak değişikliklerde hata riskini artırır.

using System;
using System.Collections.Generic;

public class CurrencyConverter
{
    public double ConvertToCurrency(double amount, string targetCurrency)
    {
        var conversionRates = new Dictionary<string, double>
        {
            { "USD", 1.0 },
            { "EUR", 0.85 },
            { "GBP", 0.75 }
        };

        if (conversionRates.ContainsKey(targetCurrency))
        {
            return amount * conversionRates[targetCurrency];
        }
        else
        {
            throw new ArgumentException("Unsupported currency");
        }
    }
}

public class Program
{
    public static void Main()
    {
        CurrencyConverter converter = new CurrencyConverter();

        double productPriceInUSD = 100.0;
        Console.WriteLine($"Price in USD: {productPriceInUSD}");

        // Henüz ihtiyaç yokken EUR ve GBP dönüşümü yapılmış
        double priceInEUR = converter.ConvertToCurrency(productPriceInUSD, "EUR");
        Console.WriteLine($"Price in EUR: {priceInEUR}");

        double priceInGBP = converter.ConvertToCurrency(productPriceInUSD, "GBP");
        Console.WriteLine($"Price in GBP: {priceInGBP}");
    }
}

Çözüm olarak, gereksiz özellikleri sağlayan kod parçaları kaldırılmış ve yalnızca mevcut ihtiyaca odaklanılmıştır. USD fiyatlarının gösterilmesi, uygulamanın mevcut gereksinimlerini tamamen karşılamakta ve kodun sadeliğini korumaktadır. Bu yaklaşım:

  • Kodun anlaşılabilirliğini artırır.

  • Geliştirme süresini ve bakım maliyetlerini azaltır.

  • Gelecekte eklenmesi gereken özellikler için esneklik sağlar.

using System;

public class Program
{
    public static void Main()
    {
        double productPriceInUSD = 100.0;
        Console.WriteLine($"Price in USD: {productPriceInUSD}");

        // Şu anda yalnızca USD fiyatlarını göstermek yeterlidir
    }
}

4. Separation of Concerns (SoC)

Separation of Concerns (SoC), yazılım geliştirmede her bir yazılım bileşeninin (modülün, sınıfın, katmanın, vb.) yalnızca tek bir sorumluluğa odaklanmasını sağlayan bir prensiptir. Amaç, yazılımı modüler, bakımı kolay ve yeniden kullanılabilir hale getirmektir. Bu prensip, düşük bağlılık (low coupling) ve yüksek bağlılık (high cohesion) ilkelerine dayanır.

Temel İlkeler:

  1. Tek Sorumluluk İlkesi (Single Responsibility Principle - SRP): Her modül veya sınıf yalnızca bir işlevi yerine getirmelidir. Örneğin: Bir sınıf hem kullanıcı arayüzüyle hem de veritabanıyla ilgileniyorsa, bu SoC'yi ihlal eder. Bu durum kod karmaşıklığını artırır ve bakımı zorlaştırır.

  2. Soyutlama (Abstraction): Katmanlar arasında net soyutlamalar yapılmalıdır. Bu, bir katmanda yapılan değişikliklerin diğer katmanları etkilemesini engeller. Örneğin, veritabanı katmanını değiştirdiğinizde kullanıcı arayüzünün etkilenmemesi gerekir.

  3. Bağımsızlık (Independence): Bileşenler birbiriyle mümkün olduğunca az iletişim kurmalı ve bağımsız çalışmalıdır. Örneğin, iş mantığı (business logic) katmanı, veri erişim (data access) katmanına doğrudan bağımlı olmamalıdır.

Neden Önemlidir?

  • Bakımı Kolaylaştırır: Kodun bir bölümü üzerinde yapılan değişiklikler diğer bölümleri etkilemez. Bu, değişikliklerin daha güvenli ve hızlı bir şekilde uygulanmasını sağlar.

  • Test Edilebilirliği Artırır: Her bir bileşen bağımsız olarak test edilebilir. Örneğin, veri erişim katmanındaki bir hatayı düzeltmek için kullanıcı arayüzünü test etmek gerekmez.

  • Yeniden Kullanılabilirlik: Farklı projelerde veya uygulama bölümlerinde belirli modüller kolayca yeniden kullanılabilir.

  • Kodun Anlaşılabilirliğini Artırır: Kod daha düzenli ve modüler hale gelir, bu da yeni ekip üyelerinin projeyi anlamasını kolaylaştırır.

Monolitik mimarilerde, tüm bileşenlerin (kullanıcı arayüzü, iş mantığı, veri erişimi) tek bir yerde toplanması, kodun bakımını ve yönetimini zorlaştırır. Özellikle ekip büyüdükçe, farklı modüller üzerinde çalışan ekiplerin çakışma ihtimali artar. SoC prensibi, bileşenleri işlevlerine göre ayırarak bu sorunları ortadan kaldırır.
Örneğin, bir e-ticaret uygulamasında sipariş oluşturma süreci şu şekilde organize edilebilir:

  • Sunum Katmanı (Presentation Layer): Kullanıcıdan sipariş verilerini alır.

  • İş Mantığı Katmanı (Business Logic Layer): Sipariş doğrulamalarını ve işlemlerini yönetir.

  • Veri Erişim Katmanı (Data Access Layer): Sipariş verilerini veritabanına kaydeder.

Örnek

Bu örnekte, kullanıcıların sipariş oluşturma işlemini gerçekleştiren bir sınıf, hem kullanıcı girişlerini doğruluyor, hem iş mantığını yönetiyor, hem de veri tabanına veri kaydediyor. Bu, SoC prensibini ihlal eder çünkü tüm sorumluluklar tek bir sınıfta toplanmıştır.

using System;

public class OrderManager
{
    public void CreateOrder(string username, string password, int productId, int quantity)
    {
        // Kullanıcı doğrulama (UI sorumluluğu)
        if (username != "admin" || password != "password")
        {
            throw new UnauthorizedAccessException("Invalid credentials");
        }

        // İş mantığı (Business Logic sorumluluğu)
        if (quantity <= 0)
        {
            throw new ArgumentException("Quantity must be greater than zero");
        }

        // Veritabanına kayıt (Data Access sorumluluğu)
        Console.WriteLine($"Order created: ProductId={productId}, Quantity={quantity}");
    }
}

public class Program
{
    public static void Main()
    {
        OrderManager orderManager = new OrderManager();
        orderManager.CreateOrder("admin", "password", 1, 5);
    }
}

Neden SoC'yi İhlal Ediyor?

  1. UI Sorumluluğu: Kullanıcı doğrulama işlemi, OrderManager sınıfında yapılmış.

  2. Business Logic Sorumluluğu: İş mantığı (ör. quantity kontrolü) aynı sınıfta bulunuyor.

  3. Data Access Sorumluluğu: Veritabanına kayıt işlemi de aynı sınıfın içinde tanımlanmış.

  4. Bakım Zorluğu: Farklı sorumlulukların tek bir sınıfta toplanması, kodun bakımını ve genişletilmesini zorlaştırır.

Aşağıdaki çözüm, her sorumluluğu ayrı bir sınıfa ayırarak SoC prensibine uygun hale getirilmiştir.

using System;

public class AuthenticationService
{
    public bool Authenticate(string username, string password)
    {
        return username == "admin" && password == "password";
    }
}

public class OrderService
{
    public void ValidateOrder(int quantity)
    {
        if (quantity <= 0)
        {
            throw new ArgumentException("Quantity must be greater than zero");
        }
    }

    public void CreateOrder(int productId, int quantity)
    {
        Console.WriteLine($"Order created: ProductId={productId}, Quantity={quantity}");
    }
}

public class Program
{
    public static void Main()
    {
        // Kullanıcı doğrulama
        AuthenticationService authService = new AuthenticationService();
        if (!authService.Authenticate("admin", "password"))
        {
            throw new UnauthorizedAccessException("Invalid credentials");
        }

        // Sipariş oluşturma
        OrderService orderService = new OrderService();
        orderService.ValidateOrder(5);
        orderService.CreateOrder(1, 5);
    }
}

Monolitik ve Katmanlı Mimari (N-Layer Architecture)

Monolitik mimaride projeler büyüdükçe, kodun tek bir yapıda toplanması yönetimi zorlaştırır ve karmaşıklığı artırır. Her bir bileşenin aynı kod tabanında bulunması, yeni özellikler eklenirken veya bakım yapılırken hatalara ve uzun geliştirme sürelerine yol açabilir. İşte bu noktada, katmanlı mimari (N-Layer Architecture) devreye girer. Katmanlı mimari, kodun belirli sorumluluklara göre ayrılmasını sağlayarak hem yönetimi kolaylaştırır hem de Separation of Concerns (SoC) prensibine uygun bir yapı oluşturur. Peki, katmanlı mimarinin temel yapısı ve faydaları nelerdir?

Katmanlı Mimari Nedir?

Katmanlı mimari, bir yazılım uygulamasının belirli sorumluluklara göre ayrılmış katmanlar üzerinde çalıştığı bir tasarım modelidir. Bu modelde her bir katman, belirli bir işlevi yerine getirir ve diğer katmanlarla belirli bir bağımsızlık içinde çalışır. Genellikle kullanılan katmanlar şunlardır:

  1. Presentation Layer (Sunum Katmanı):
    Kullanıcı arayüzünü ve kullanıcı etkileşimlerini yönetir. Örneğin: Web veya mobil arayüzler.
    Headless Architecture Senaryosunda:
    Eğer uygulama bir headless architecture ile tasarlanmışsa, bu katman bir kullanıcı arayüzü sunmaz. Bunun yerine, bir API noktası (örneğin, REST API, GraphQL, gRPC) aracılığıyla istemci (client) uygulamalarına hizmet eder. Bu durumda, istemci ile Sunum Katmanı arasındaki iletişim bu API'ler üzerinden gerçekleştirilir ve bu katman, kullanıcı etkileşimlerinin başladığı merkez noktası haline gelir.

  2. Application Layer (Uygulama Katmanı):
    Uygulama Katmanı, iş mantığını ve kurallarını yöneten merkez katmandır. Kullanıcıdan gelen istekleri işler, doğrular ve diğer katmanlarla koordinasyonu sağlar.

  3. Domain Layer (Alan Katmanı):
    İş mantığının kurallarını ve domain modellerini içerir. Bu katman, uygulamanın merkezi iş mantığını ve kurallarını temsil eder. İş mantığının geri kalan katmanlardan izole edilmesi bu katmanda sağlanır.

  4. Infrastructure/Data Access Layer (Veri Erişim Katmanı):
    Bu katman, uygulamanın dış dünyayla etkileşimini sağlar. Örneğin:

    • Veritabanı işlemleri (SQL veya NoSQL veritabanları),

    • Üçüncü taraf API çağrıları,

    • Dosya sistemi erişimi.

Katmanlı Mimarinin Avantajları

  • Kod Organizasyonu:
    Kodun farklı sorumluluklara göre ayrılması, büyüyen projelerde okunabilirliği ve yönetimi kolaylaştırır.

  • Bağımsızlık:
    Katmanlar arasındaki düşük bağımlılık, ekiplere paralel çalışma imkanı tanır.

  • Test Edilebilirlik:
    Her katmanın bağımsız olarak test edilebilmesi, geliştirme sürecini hızlandırır.

  • Yeniden Kullanılabilirlik:
    İş mantığı veya veri erişim kodları, diğer projelerde veya modüllerde tekrar kullanılabilir.

  • Sürdürülebilirlik:
    Proje büyüdükçe kodun düzenli kalmasını sağlar.

Katmanlı Mimarinin Dezavantajları

  • Performans Sorunları:
    Katmanlar arasında sürekli veri geçişi, büyük projelerde performans kaybına yol açabilir.

  • Yüksek Karmaşıklık:
    Küçük projelerde fazla katman kullanımı gereksiz bir karmaşıklık oluşturabilir.

  • Çift Yönlü Bağımlılık Riski:
    Yanlış tasarımda, katmanlar arasında çift yönlü bağımlılıklar oluşabilir, bu da yönetimi zorlaştırır.

Monolitik mimarilerde, tüm kodun tek bir yapı içinde yer alması, projelerin büyüdükçe yönetimini zorlaştırır. Bu durumda, katmanlı mimari kullanılarak kod daha düzenli ve sürdürülebilir bir hale getirilebilir. Özellikle büyük ve karmaşık projelerde, katmanlı mimari olmadan tüm kodun tek bir yerde bulunması yönetimi imkânsız hale getirebilir.

Katmanlı mimari, sorumlulukların ayrılması ile şu faydaları sağlar:

  • Kod daha düzenli bir şekilde organize edilir.

  • Her katman kendi sorumluluğunu üstlenir ve diğer katmanlardan bağımsız olarak çalışabilir.

  • Test edilebilir bir yapı ortaya çıkar, bu da geliştirme ve bakım süreçlerini kolaylaştırır.

  • Ekipler arasında görev dağılımı daha verimli bir şekilde yapılabilir.

Örneğin, bir e-ticaret uygulamasında:

  • Sunum Katmanı: Kullanıcı sipariş verir.

  • Uygulama Katmanı: Sipariş doğrulaması yapılır.

  • Domain Katmanı: İş mantıkları çalıştırılır.

  • Veri Erişim Katmanı: Sipariş bilgileri veri tabanına kaydedilir.

Modüler Monolitik Mimari: Monolitik Yapıların Evrimi

Modüler Monolitik Mimari Nedir?

Modüler monolitik mimari, klasik monolitik mimarinin bir uzantısı olarak, büyük kod tabanlarının daha düzenli, sürdürülebilir ve yönetilebilir bir yapıya dönüştürülmesini sağlayan bir tasarım yaklaşımıdır. Geleneksel monolitik mimaride tüm bileşenler tek bir kod tabanında sıkıca bağlıyken, modüler monolitik mimaride kod tabanı belirli modüllere ayrılarak organize edilir. Her bir modül kendi sorumluluk alanına sahiptir ve diğer modüllerden bağımsız bir şekilde çalışabilir.

Modüler yapı sayesinde, monolitik mimarinin sağladığı basitlik ve hız gibi avantajlardan yararlanırken, kod tabanının karmaşıklığı daha iyi yönetilir ve sürdürülebilirlik artırılır.

Monolitik Mimari ile İlişkisi

Klasik monolitik mimari, tüm uygulamanın tek bir kod tabanında birleştirildiği bir yapıdır. Modüler monolitik mimari ise bu yapıyı daha düzenli hale getirerek, uygulamanın farklı parçalarını işlevlerine göre modüller halinde organize eder. Ancak bu modüller yine tek bir kod tabanı ve deploy birimi içinde yer alır.

Bu yapı, klasik monolitik mimarinin sadeliğini korurken, büyük ve karmaşık projelerde karşılaşılan yönetim ve ölçeklenebilirlik sorunlarına çözüm getirir.

Neden Modüler Monolitik Mimari?

  1. Karmaşıklığı Yönetir:
    Kod tabanı büyüdükçe karmaşıklık artar. Modüler yapı, bu karmaşıklığı işlevlere göre ayrıştırarak yönetimi kolaylaştırır.

  2. Bağımsız Geliştirme ve Test:
    Modüller bağımsız olarak geliştirilebilir ve test edilebilir. Bu, ekiplerin paralel çalışmasını sağlar.

  3. Mikroservislere Geçiş İçin Temel:
    Modüller, bağımsız mikroservislere dönüştürülebilecek şekilde tasarlanabilir. Bu sayede, mikroservislere geçiş daha az maliyetli ve daha hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilir.

  4. Kod Tekrarını Azaltır:
    Ortak işlevler modüller içinde merkezi olarak yönetilir ve kod tekrarı önlenir.

  5. Sürdürülebilirlik:
    Modüler yapı, uzun vadeli projelerde kod tabanının sürdürülebilirliğini artırır ve bakımı kolaylaştırır.

Nasıl Bir Fayda Sağlar?

Monolitik mimarilerde büyüyen projeler, genellikle kod tabanının karmaşıklığını artırır ve geliştirme sürecini yavaşlatır. Modüler monolitik mimari, bu sorunları çözmek için etkili bir araçtır. Kodun daha düzenli olması, ekiplerin farklı modüller üzerinde bağımsız çalışmasını sağlar ve büyük projelerin daha kolay yönetilmesine olanak tanır.

Monolitikten Mikroservise Geçiş: Süreç ve Prensipler

Neden Mikroservislere Geçiş?

Modüler monolitik mimari, belirli bir ölçekte etkili olsa da, çok büyük ölçekli projelerde bazı sınırlamalarla karşılaşabilir. Özellikle aşağıdaki durumlarda mikroservislere geçiş bir gereklilik haline gelebilir:

  • Bağımsız Ölçeklenebilirlik: Her modülün farklı trafik ve yük gereksinimleri olabilir. Mikroservisler, her modülü ayrı ayrı ölçeklendirme imkanı sunar.

  • Teknoloji Çeşitliliği: Farklı modüllerin farklı teknolojilerle geliştirilmesi gerekiyorsa, mikroservis mimarisi bu çeşitliliği destekler.

  • Bağımsız Geliştirme ve Dağıtım: Mikroservisler, farklı ekiplerin bağımsız olarak geliştirme yapabilmesine ve sadece ilgili servislerin dağıtımına olanak tanır.

  • Yüksek Karmaşıklık: Çok büyük ve karmaşık monolitik yapılarda, değişiklik yapmak ve hataları çözmek zorlaşabilir. Mikroservisler, bu karmaşıklığı izole eder.

Geçiş Sürecindeki Zorluklar

Monolitikten mikroservislere geçiş karmaşık bir süreçtir ve dikkatli bir planlama gerektirir. Geçiş sürecindeki başlıca zorluklar şunlardır:

  1. Servislerin Tanımlanması: Mevcut monolitik yapının hangi modüllerinin bağımsız birer servis haline getirileceği belirlenmelidir.

  2. Veri Yönetimi: Merkezi bir veritabanından, her servisin kendi veri deposuna sahip olduğu bir yapıya geçiş yapılır. Bu, veritabanı bölme (database partitioning) ve veri tutarlılığı (data consistency) sorunlarını gündeme getirir.

  3. Servisler Arası İletişim: Monolitik yapılarda genellikle aynı kod tabanı içinde olan bileşenler arasındaki iletişim, mikroservislerde API veya mesajlaşma sistemleri ile sağlanır.

  4. Karmaşık Dağıtım Süreçleri: Mikroservisler, CI/CD süreçlerinde ek karmaşıklık yaratır. Dağıtım stratejileri dikkatlice planlanmalıdır.

Geçiş Süreci: Adım Adım

  1. Hazırlık ve Analiz:

    • Monolitik yapıyı analiz ederek bağımsız servisler için uygun olan modülleri belirleyin.

    • Veri bağımlılıklarını ve modüller arası ilişkileri inceleyin.

    • İhtiyaçlara uygun bir mikroservis stratejisi belirleyin.

  2. Modüler Monolitik Yapıyı Güçlendirin:
    Geçiş sürecinden önce, monolitik yapının modüler hale getirilmesi, geçişin daha sorunsuz gerçekleşmesini sağlar.

  3. Pilot Mikroservis Oluşturun:
    Geçişe düşük riskli bir modül ile başlayarak, bir pilot mikroservis oluşturun ve öğrenim süreci başlatın.

  4. Kademeli Geçiş Yapın:
    Tüm sistemi aynı anda mikroservise dönüştürmek yerine, kademeli bir geçiş süreci izleyin. Parça parça ayrıştırma, riskleri minimize eder.

  5. Servisler Arası İletişim Altyapısını Kurun:

    • REST API, gRPC veya mesajlaşma sistemleri (ör. RabbitMQ, Kafka, AWS SQS) kullanarak servisler arası iletişimi sağlayın.

    • Servislerin birbirine bağımlılığını azaltmak için asenkron iletişim yöntemlerini tercih edin.

  6. Monitoring ve Observability Altyapısını Güçlendirin:
    Mikroservislerin izlenebilirliğini artırmak için loglama, dağıtılmış tracing (ör. OpenTelemetry), ve metrik toplama araçları (ör. Prometheus, Grafana) kullanın.

Mikroservise Geçişte Kullanılan Patternler

  1. Strangler Fig Pattern:
    Strangler Pattern, mevcut bir monolitik sistemi parça parça bir mikroservice mimarisine taşımak için kullanılan bir yazılım geliştirme desenidir. Bu desen, eski sistemin tamamını bir anda yeniden yazmak yerine, sistemin farklı modüllerini ya da işlevlerini aşamalı olarak yenilerken, eski ve yeni sistemin aynı anda çalışmasını sağlar.

  2. Database Per Service:
    Her mikroservisin kendi veri tabanına sahip olduğu bu yaklaşım, veri bağımsızlığı sağlar.

  3. API Gateway:
    Servisler arası iletişimi kolaylaştırmak ve servisleri dış dünyadan izole etmek için bir API Gateway kullanılır.

  4. Event-Driven Architecture:
    Servisler arasındaki iletişim, olay tabanlı bir yapıya dayanır. Örneğin, bir sipariş oluşturulduğunda, bu olay mesajlaşma sistemi aracılığıyla diğer servislere iletilir.

  5. Bulkhead Pattern:
    Bulkhead Pattern, sistem tasarımında kullanılan bir dayanıklılık (resilience) tasarım desenidir. Bu desen, sistemdeki farklı bileşenlerin veya işlevlerin birbirinden izole edilmesini sağlar. Böylece bir bileşende meydana gelen bir sorun, diğer bileşenlerin çalışmasını etkilemez. Bu desenin adı, gemilerdeki su geçirmez bölmelere benzetilir. Gemilerde bulkhead bölmeleri, geminin bir kısmında su sızıntısı olsa bile, diğer bölümlerin zarar görmeden çalışmasını sağlar.

Yazılım geliştirme dünyasında mimari seçimler, projelerin başarısını doğrudan etkileyen kritik unsurlardır. Monolitik mimari, hızlı başlangıçlar, basitlik ve düşük karmaşıklık gerektiren projeler için hâlâ güçlü bir seçenek olmaya devam etmektedir. Ancak, projeler büyüdükçe ve gereksinimler karmaşıklaştıkça, mikroservislere geçiş ihtiyacı doğabilir.

Bu yazıda, monolitik mimarinin avantajlarını ve dezavantajlarını tartışırken, katmanlı mimari ve modüler monolitik yapının önemine dikkat çektik. Ayrıca, mikroservislere geçiş sürecinin aşamalarını, dikkat edilmesi gereken zorlukları ve bu süreçte kullanılabilecek patternlerden kısaca bahsettik. Mikroservislere geçiş, uzun vadeli bir strateji ile planlanmalı ve kademeli bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Doğru tasarım prensipleri ve güçlü bir altyapı ile, hem monolitik yapılardan hem de mikroservis mimarisinden en iyi şekilde faydalanmak mümkündür.

Yazılım geliştirme süreçlerinde doğru mimari seçimi, yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda iş hedeflerine uygun bir yapı oluşturarak, projenin başarısını garanti altına alır. Gelecekteki blog yazılarımızda, moduler monolith mimarisi, mikroservis mimarisi ve bu yapılardaki best practice’ler üzerine daha derinlemesine odaklanacağız.

Bu bilgilerin üzerine daha fazla araştırma yaparak, denemeler yaparak bu konularda kendinizi geliştirebilir ve ihtiyaçlara göre projelerinizde doğru mimari kararlar verebilirsiniz. Umarım sana dokunmuş olabilirim. Merak ettiğin bir şey olursa benimle iletişime geçebilirsin.

Daha Derine Dalmak İsteyenler İçin Kaynaklar

  1. Building Microservices – Sam Newman
    Mikroservis mimarisiyle ilgili kapsamlı bilgiler sunan bu kitap, yazılım geliştiriciler için bir rehber niteliğindedir.

  2. Monolith to Microservices - Sam Newman

    Bu kitap, monolitik bir yapıdan mikroservis mimarisine geçiş sürecini detaylı bir şekilde ele alır. İş sürekliliğini koruyarak geçiş yapmanın yöntemlerini, örnekler ve desenlerle açıklar. Uygulama ve veri tabanı ayrıştırması, entegrasyon stratejileri ve iletişim süreçleri gibi konulara değinir. Mikroservise geçişin ne zaman ve nasıl yapılması gerektiği üzerine rehberlik sağlar. Sistemlerini yeniden inşa etmek yerine parça parça dönüştürmek isteyen organizasyonlar için idealdir.

  3. Martin Fowler - Monolith First

    Bu metinde Martin Fowler, monolith-first stratejisi (önce monolitik mimari ile başlama) ve mikroservis mimarisi arasında bir karşılaştırma yapıyor. Mikroservislerin birçok avantajı olsa da, bu avantajların belirli bir karmaşıklık seviyesinde işe yaradığını ve küçük/orta ölçekli ya da başlangıç aşamasındaki projelerde genellikle monolitik bir mimariyle başlamanın daha mantıklı olduğunu savunuyor.

  4. Strangler Fig Pattern
    Microsoft kendi yayınladığı bu blog yazısında monolitikten mikroservislere geçiş sürecinde kullanılan bu desen hakkında detaylı bilgi veriyor.

  5. Clean Code – Robert C. Martin (Uncle Bob)
    Bu kitap, kaliteli kod yazmanın prensiplerini ve iyi bir yazılım geliştiricinin sahip olması gereken disiplinleri ele alır. Kodun nasıl daha okunabilir, sürdürülebilir ve kolay bakımı yapılabilir hale getirileceği üzerine pratik öneriler sunar. Yazılım geliştiriciler için bir başucu kitabıdır.

  6. Clean Architecture – Robert C. Martin (Uncle Bob)
    Bu kitap, yazılım mimarisi tasarımı üzerine kapsamlı bilgiler sağlar. Sürdürülebilir, bağımsız ve modüler sistemler inşa etmek için temel prensipleri ve desenleri açıklar. Uygulama mimarilerinde yüksek bağlılığı azaltmak ve uzun vadeli başarıyı garantilemek isteyen yazılımcılar için ideal bir kaynaktır.

  7. Designing Data-Intensive Applications – Martin Kleppmann
    Bu kitap, güvenilir, ölçeklenebilir ve sürdürülebilir sistemler tasarlamak için veri yönetimi ve sistem mimarisi üzerine kapsamlı bir rehberdir. Dağıtık sistemler, veri tabanı mimarileri, veri işleme, tutarlılık ve performans konularında derinlemesine bilgiler sunar. Özellikle büyük veri ve mikroservis mimarisi üzerine çalışanlar için vazgeçilmez bir kaynaktır.